Previous
Next
HUKUK KÖŞESİ
ERKEĞİN DÜZENLİ OLARAK ÇALIŞMAMASI BOŞANMA SEBEBİDİR
- T.C
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi 2016/338 E. , 2017/5636 K.
“İçtihat Metni” MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin düzenli olarak çalışmadığı, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
VELAYET VE VELAYET İLE İLGİLİ KANUN MADDELERİ
Velayet konusu Türk Medeni Kanunu 335-351 maddeleri arasından düzenlenmiştir. Bu maddelerde kanun koyucu tarafından velayet, velayetin değiştirilmesi, velayetin kaldırılması, çocuk ve çocuğun haklarının korunması ele alınmıştır.
A. Genel olarak
I. Koşullar
Madde 335.- Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz.
Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar.
II. Ana ve baba evli ise
Madde 336.- Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar.
Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir.
Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.
III. Ana ve baba evli değilse
Madde 337.- Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir.
Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.
IV. Üvey çocuklar
Madde 338.- Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdürler.
Kendi çocuğu üzerinde velayeti kullanan eşe diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur; durum ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder.
B. Velayetin kapsamı
I. Genel olarak
Madde 339.- Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar.
Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür.
Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar.
Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terkedemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz.
Çocuğun adını ana ve babası koyar.
II. Eğitim
Madde 340.- Ana ve baba, çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar.
Ana ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel özürlü olanlara, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek ölçüde, genel ve mesleki bir eğitim sağlarlar.
III. Dini eğitim
Madde 341.- Çocuğun dini eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir.
Ana ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her türlü sözleşme geçersizdir.
Ergin, dinini seçmekte özgürdür.
IV. Çocuğun temsil edilmesi
Madde 342.- Ana ve baba, velayetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler.
İyiniyetli üçüncü kişiler, eşlerden her birinin diğerinin rızasıyla işlem yaptığını varsayabilirler.
Vesayet makamlarının iznine bağlı hususlar dışında kısıtlıların temsiline ilişkin hükümler velayetteki temsilde de uygulanır.
V. Çocuğun fiil ehliyeti
Madde 343.- Velayet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir.
Çocuk, borçlarından ana ve babanın çocuk malları üzerindeki haklarına bakılmaksızın kendi malvarlığı ile sorumludur.
VI. Çocuğun aileyi temsil etmesi
Madde 344.- Velayet altındaki çocuk, ayırt etme gücüne sahip ise ana ve babanın rızasıyla aile adına hukuki işlemler yapabilir; bu işlemlerden dolayı ana ve baba borç altına girer.
VII. Çocuk ile ana ve baba arasındaki hukuki işlemler
Madde 345.- Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hakimin onayına bağlıdır.
C. Çocuğun korunması
I. Koruma önlemleri
Madde 346.- Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hakim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır.
II. Çocukların yerleştirilmesi
Madde 347.- Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiş halde kalırsa hakim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleştirebilir.
Çocuğun aile içinde kalması ailenin huzurunu onlardan katlanmaları beklenemeyecek derecede bozuyorsa ve durumun gereklerine göre başka çare de kalmamışsa, ana ve baba veya çocuğun istemi üzerine hakim aynı önlemleri alabilir.
Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu önlemlerin gerektirdiği giderler Devletçe karşılanır.
Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.
III. Velayetin kaldırılması
1. Genel olarak
Madde 348.- Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hakim aşağıdaki hallerde velayetin kaldırılmasına karar verir:
1. Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, özürlü olması, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.
2. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.
Velayet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır.
Kararda aksi belirtilmedikçe, velayetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.
2. Ana veya babanın yeniden evlenmesi halinde
Madde 349.- Velayete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velayetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir.
3. Velayetin kaldırılması halinde ana ve babanın yükümlülükleri
Madde 350.- Velayetin kaldırılması halinde ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder.
Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu giderler Devletçe karşılanır.
Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.
IV. Durumun değişmesi
Madde 351.- Durumun değişmesi halinde, çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni koşullara uydurulması gerekir.
Velayetin kaldırılmasını gerektiren sebep ortadan kalkmışsa hakim, re’sen ya da ana veya babanın istemi üzerine velayeti geri verir.
Kanun Numarası : 6698
Kabul Tarihi : 24/3/2016
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih: 7/4/2016 Sayı : 29677
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 57
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı, kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2- (1) Bu Kanun hükümleri, kişisel verileri işlenen gerçek kişiler ile bu verileri tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla işleyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında uygulanır.
Tanımlar
MADDE 3- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Açık rıza: Belirli bir konuya ilişkin, bilgilendirilmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan rızayı,
b) Anonim hâle getirme: Kişisel verilerin, başka verilerle eşleştirilerek dahi hiçbir surette kimliği belirli veya belirlenebilir bir gerçek kişiyle ilişkilendirilemeyecek hâle getirilmesini,
c) Başkan: Kişisel Verileri Koruma Kurumu Başkanını,
ç) İlgili kişi: Kişisel verisi işlenen gerçek kişiyi,
d) Kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi,
e) Kişisel verilerin işlenmesi: Kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi,
f) Kurul: Kişisel Verileri Koruma Kurulunu,
g) Kurum: Kişisel Verileri Koruma Kurumunu,
ğ) Veri işleyen: Veri sorumlusunun verdiği yetkiye dayanarak onun adına kişisel verileri işleyen gerçek veya tüzel kişiyi,
12302
h) Veri kayıt sistemi: Kişisel verilerin belirli kriterlere göre yapılandırılarak işlendiği kayıt sistemini,
ı) Veri sorumlusu: Kişisel verilerin işleme amaçlarını ve vasıtalarını belirleyen, veri kayıt sisteminin kurulmasından ve yönetilmesinden sorumlu olan gerçek veya tüzel kişiyi,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Kişisel Verilerin İşlenmesi
Genel ilkeler
MADDE 4- (1) Kişisel veriler, ancak bu Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak işlenebilir.
(2) Kişisel verilerin işlenmesinde aşağıdaki ilkelere uyulması zorunludur:
a) Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma.
b) Doğru ve gerektiğinde güncel olma.
c) Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme.
ç) İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma.
d) İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme.
Kişisel verilerin işlenme şartları
MADDE 5- (1) Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.
(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:
a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.
b) Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması.
c) Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması.
ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.
d) İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması.
e) Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması.
f) İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.
Özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartları
MADDE 6- (1) Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir.
(2) Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır.
Kıdem tazminatı, yasada belirtilen asgari çalışma süresini dolduran işçinin iş akdinin yine yasada sayılan nedenlerden biriyle son bulması halinde, işçiye kıdemi ve ücreti dikkate alınarak ödenen paradır.
Kıdem Tazminatı Almanın Koşulları Nelerdir?
1-En az bir yıllık kıdem süresi
İşçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir.
2-İş Akdinin Belirli Nedenlerle Sona Ermesi
İş akdi iş kanununun 14. Maddesinde sayılı hallerden biriyle son bulmalıdır.
3-İşçinin Kıdemi
İşçinin Kıdemi kıdem süresinin başlangıcı ve sonu, kıdem süresinin niteliği ve askı sürelerinin kıdeme etkisi, mevsimlik işte çalışan işçinin kıdemi, kısmi süreli çalışan işçinin kıdemi, aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde devamlı veya fasılalı olarak geçirilen süreler, işverenin değişmesi, değişik kamu kuruluşlarında geçen süreler, borçlanılan muvazzaf askerlik süresi, hizmet alımı yoluyla çalıştırılanlar gibi birçok değişkene bakılarak hesaplanır.
Kıdem Tazminatı Nasıl Hesaplanır?
Kıdem tazminatının miktarı; işe başladığı tarihten itibaren geçen her tam yıl için 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir.
Kıdem tazminatında esas alınacak ücret; kıdem tazminatı işçinin son ücreti üzerinden hesaplanır.
Kıdem Tazminatında zamanaşımı; 10 yıllık zamanaşımına tabidir.
İstifa Eden Kıdem Tazminatı Alır Mı ?
İstifa eden yani kendi isteğiyle işten ayrılan işçilerin de bazı şartlarda kıdem tazminatı alma hakları bulunuyor.
3600 gün prim ve 15 yıllık kıdem ile istifa ettim kıdem tazminatına nasıl hak kazanırım?
8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olup, 15 yıl sigorta süresi ve 3600 gün prim şartını tamamlayarak yaşını doldurmayı bekleyip, SGK ‘dan “Emeklilik hakkı elde etmiştir” yazısı alarak işverene verip istifa ederse, kıdem tazminatı alınabilir. 8 Eylül 1999’dan sonra işe başlayanlar için aynı şartlar geçerli olmaz.
Malullük aylığı almak için işten ayrılanlar Kıdem Tazminatını alabilir mi?
Malullük aylığı nedeniyle işten ayrılan tazminatlarını alabilirler.
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.1475.pdf
KORONA VİRÜS VE İŞ HUKUKU AÇISINDAN ETKİLERİ
Korona virüs sebebiyle iş yerinde çalışma durur ise işveren işçiye ücret ödemeli midir ?
İşveren işyerindeki çalışmanın durması sebebiyle çalışanına bir hafta süre ile ödeme yapmalıdır. Bu ücret işçinin ücretinin yarısı kadarıdır. İşveren devamı haftalar için ödeme yapmak zorunda değildir. Bu durumda ise işçi iş akdini haklı nedenle derhal feshedebilir.
İşçinin Korona Virüs sebebiyle ücret alamadığı için iş akdini feshetmesi halinde işveren kıdem tazminatı ödemeli midir ?
İşveren, işçiye bir senelik çalışmayı doldurmuş olmak şartıyla kıdem tazminatı ödeyecektir.
İşçinin Korona Virüs sebebiyle ücret alamadığı için iş akdini feshetmesi halinde işveren ihbar tazminatı ödemeli midir ?
İşveren, işçiye bir senelik çalışmayı doldurmuş olmak şartıyla ihbar tazminatı ödemeyecektir. Burada işçinin iş akdini feshederken dayandığı madde İş Kanunu’nun 24. Maddesidir.
Korona Virüs sebebiyle işçi hasta olmadığı halde işe gelmiyorsa işveren ne yapmalıdır ?
İşveren işçinin gelmediği bir hafta için, yarım ücret kadar işçiye ödeme yapmalıdır. İşçi gelmeye devam etmiyorsa ilk haftadan sonra işveren haklı nedenle işçinin iş akdini derhal feshedebilir. Burada Kıdem tazminatının 1 yıl kesintisiz çalışma gibi diğer şartları da eğer oluştuysa artık işveren işçinin kıdem tazminatını ve ihbar tazminatını ödemek zorundadır.
Korona Virüs sebebiyle işçi hasta olmadığı halde işe gitmediği için iş akdi feshedildiyse işçi ne yapmalıdır?
İşveren işçinin gelmediği bir hafta için, yarım ücret kadar işçiye ödeme yapıp iş akdini işverenin iş akdini haklı nedenle derhal feshi maddesine dayanarak feshedebilir. Bu durumda işçiye kıdem ve ihbar tazminatı ödenmelidir. Bu nedenle iş akdi fesih olunan işçi kıdem ve ihbar tazminatını alma hakkı kazanmıştır. Yine süresi içinde işçi işe iade talebinde bulunabileceği gibi, şartları sağlandığında işe iade etmeme tazminatı ve boşta geçen süre tazminatlarına hak kazanabilir.
Korona Virüs sebebiyle işin durması gerekçe gösterilerek işveren tarafından işçi ücretsiz izne çıkmaya zorlayabilir mi?
Ücretsiz izin işçi ve işverenin ortak kararı ile kullanılır. İşçinin rızası olmaksızın, işveren tarafından ücretsiz izne çıkarılan, zorlanan hallerde işverenin iş akdini fesih iradesini ortaya koyduğu söylenecektir. Burada artık işçi zaman kaybetmeden kıdem, ihbar ve işe iade gibi taleplerini yargıya aksettirmelidir. Gecikilen hallerde özellikle işe iade ve işe iade etmeme tazminatı bakımından işçinin hak kaybı yaşayabileceğini unutmamalıdır.
Korona Virüs sebebiyle işin durması gerekçe gösterilerek işveren tarafından işçiyi ücretli izne çıkarabilir mi?
İşveren, işçiyi ücretli izne işçinin rızası aranmaksızın çıkarabilir.
VİDEOLARIMIZ
https://youtu.be/cpOepYJJNwAhttps://www.youtube.com/watch?v=T1-uefHYjFohttps://www.youtube.com/watch?v=ziGLirLppJ4
İş Alanları
Aile Hukuku
Çelik hukuk bürosu olarak evlenme, nişanlanma, boşanma, nafaka yükümlülükleri, velayet, eşler arasındaki mal rejimleri, hısımlık, soybağı kurulması, evlat edinme, çocuk malları, aile malları ile vesayet gibi konularda aile hukukundan doğan ihtilafların mahkeme önünde çözümünde yardımcı olur.
Şirketler Hukuku
Çelik Hukuk Bürosu Şirketler Hukuku alanında, yerli ve yabancı şirketlerin kuruluş, infisah, birleşme/devralma ve tür değiştirme işlemlerinde uzmanlaşmıştır.
Şirket genel kurul toplantılarının yapılması
Sermaye artırımları/indirimleri
Sermaye piyasası mevzuatı kapsamında danışmanlıkHaksız rekabetin önlenmesi, tüketici mevzuatı kapsamında danışmanlık
Gayrimenkul Hukuku
Gayrimenkul hukuku bireyler veya kurumlar arasındaki arazi, arsa, ev, daire, apartman vb. taşınmaz mallarla ilgili mevzuatları kapsayan bir hukuk dalıdır. Gayrimenkul hukuku tapu ve tescil davaları, istihkak davaları, kira bedeli tespiti ve tescili, kamulaştırma davalarında meydana gelebilecek anlaşmazlıklara çözüm getirir. Gayrimenkul hukukuna temel teşkil eden dava türleri konut, arazi, tarla, bina gibi farklı gayrimenkul davalarından meydana gelmektedir
Ceza Hukuku
Türkiye sınırları içerisinde görülen ceza davalarına ilişkin olarak, uzman ceza avukatlarımız önderliğinde, başta Ağır Ceza Mahkemesi olmak üzere, Sulh Ceza Hakimlikleri ve Asliye Ceza Mahkemelerinde görülmekte olan ceza davalarına ve savcılık soruşturmalarına ilişkin olarak, Türk Ceza Kanunu Kapsamı’nda yer alan tüm suçlar kapsamında danışmanlık, mağdur avukatlığı ve şüpheli veya sanıklara müdafilik hizmeti vermektedir.
İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku
Çelik Hukuk ,müvekkillerinin insan kaynakları birimleri ile sürekli iletişim halinde çalışarak, istihdam sürecinin başladığı andan sona erdiği ana kadar bütün prosedürün yasal düzenlemelere uygun yerine getirilmesini sağlamakta ve gerekli görüldüğü durumlarda müvekkil uygulamasının mevzuata uygunluğu için yeniden tanzim edilmesine destek vermektedir.
Mali Hukuk
Mali hukuk ya da maliye hukuku, kamu gelirlerinin toplanmasına ve kamusal giderlere ilişkin hukuk kurallarını içeren bir hukuk dalıdır. Mali hukuk; gelir hukuku ve gider hukuku olmak üzere temelde ikiye ayrılırken, bütçe hukukunu da mali hukukun üçüncü alt dalı olarak nitelendirmek mümkündür
Kurs, Sertifika ve Belgeler
Tıp Hukuku Alanında Karşılaştırmalı, Güncel Özel Hukuk ve Ceza Hukuku Sorunları Sempozyum,
European Union Law-World tradelaw (ingilizce)1948’den 2008’e İnsan Hakları Konulu Sempozyum
İlaç ve Tıp Alanında Ceza Hukuku
Hekimin Cezai Sorumluluğu Sempozyum
Türkiye-İsviçre-Almanya-Avusturya-Macaristan Ortak Uluslararası Bilim ve Uygulamada İlaç ve Hukuk Konulu Sempozyum (almanca)
Sağlık Alanında Etik ve Hukuk Konulu Sempozyum(almanca)
Kat Mülkiyeti Kanunu’nda Son Değişiklikler ve Uygulama Sorunları
Türk- Alman Karşılaştırmalı Ceza Hukuku’nun Sınırları Sempozyumu
İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk
Lebib Yalkın Akademi KVVK yükümlülükleri ve Verbis Kayıt Süreci Zirvesi
Noterlik Belgesi
CMK Eğitim Belgesi
Görüşlerimiz
Avukat Kimdir?
Avukat, yargı önünde; gerçek ya da tüzel kişilerin haklarını savunan, kuk ve yasa işlerinde yol gösterici nitelik taşıyan kişiye verilen mesleki unvandır. Avukat kelimesi Latince kökenli olup, tanık olarak mahkemeye çağrılan kimse, savunucu anlamlarına gelmektedir. Avukatlık mesleği, hukuk öğrenimi görmüş, avukatlık stajını tamamlamış ve yasaların gerektirdiği koşulları taşıyan kimseler tarafından icra edilir.
Avukatlık Mesleği Hangi Görev Tanımlarını Kapsar?
1136 numaralı kanunda, ‘kamu hizmeti ve serbest meslek’ olarak tanımlanan avukatlık mesleği, temel olarak, hukuki mesele ve anlaşmazlıkların yasalara uygun bir şekilde çözümlenmesini sağlayan şahısları temsil eder. Mesleki yükümlülükleri ise şu başlıklar altında toplanabilir;
- Davaların takibine ilişkin işlemleri yürütmek ve sonuçlandırmak,
- İlgili hukuki konularda istenildiği takdirde hukuki görüş beyan etmek,
- Kurumun menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları önleyici hukuki tedbirleri almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu esaslara uygun olarak yapılmasını sağlamak,
- Sözleşme ve şartname taslaklarını, kurum ile üçüncü kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin işleri inceleyip hukuki mütalaa bildirilmek,
- Hukuki süreçlere (karar tashihi, itiraz, temyiz, vb.) ilişkin iş ve işlemleri yürütmek
Avukatlık Mesleğine Kabul Şartları Nelerdir?
Türkiye’de avukatlık yapmak isteyen kişilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması gerekmektedir. Bu kişilerden hukuk fakültesi mezunu olmaları beklenir. Aynı zamanda da avukatlık stajını tamamlamış olmak ve staj bitim belgesini almış olma şartı aranır.
Mesleğe kabulü engelleyen durumlar ise şunlardır; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezası almak ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak.